-wolcome to süvari's housing estate- - psikolog

Ana Sayfa
İletişim
concorde
Ziyaretşi defteri
animasyon filmleri nasıl yapılıyor?
güngören spor(resimler)
klonlanma(bilim teknik)
duvar yazıları
istanbul resimleri
meslekler(sayısal)
spaceshiptwo
psikolog
formula 1(resimler)
meslekler(eşit agırlık)
fıkralar(nasrettin hoca)
haberler
spor
evrim teorisi
modifiyeli araçlar
Anketler
2007 öss taban puanları
m.özkan anl.
Albert EİNSTEİN
osmanlı imparatorluğu
üniversite siteleri
güneş sistemi
uydu görüntüleri
karting
F 16
f1 pilotları ve takımlar
FORMULA 1 TARİHİ
einstein den sözler
galilo dan özlü sözler
galileo galilei
lapcat A-2
airbus A380



 

Öğrenmenin En İyi Yolu

-Öğretmenim, dün gece sınavdan önce ne kadar tekrar ettiysem de, bir türlü konuları kafama yerleştiremedim. 

-Tekrarlayarak öğrenilenler kolayca unutulurlar. 

-İnşallah üniversite sınavında hatırlarım!..

-Üniversite sınavında ve benim sınavlarımda hiç tekrar yapmadan başarılı olman mümkün ama...

-Nasıl yani, hangi yolla yapabilirim hocam? 

-Bak, bir arkeolog düşün. Bir arkeolog önce kendine bir kazı yapacak yer seçer. Diyelim ki, Pamukkale yakınlarındaki antik Afrodisyas kenti, henüz ortaya çıkmamış olsun. Arkeolog önce birkaç değişik noktada kazı yaparak şehrin gömülü olduğu yeri belirler. Daha sonra tarihî eserler zarar görmesin diye, çay kaşığı büyüklüğünde gereçlerle kazı başlar. Gün be gün, tarihî taşlar, amforalar, sütunlar, duvarlar ve diğer tarihî eserler ortaya çıkar. Tarihî eserler kayıtlara geçtikten ve bir kısmı da müzelere aktarıldıktan sonra şehir turistik ziyaret amaçlı, tarihî dokuya zarar vermeyen bir restorasyona tabi tutulur. Şimdi sorayım sana, bu arkeolog, taşların yerini hatırlamak ya da sütunların, duvarların hikayelerini anlatmak zorunda kalsa, bunlarla ilgili metinleri yeniden okumaya ihtiyaç duyar mı?

-Duymaz, öğretmenim.

-İşte tekrara ihtiyaç duymayan bu öğrenme tipi, arkeolog tipi öğrenmedir; diğer bir deyişle tek defada öğrenmedir. Hikayeye devam edelim. Söz konusu arkeoloğun bulduğu şehir turistik ziyarete açıldı. Rehberler, arkeoloğun şehirle ilgili yazdığı bir kitabı ezberleyerek, gelen turistlere anlatıyorlar. Turistler, bir yarım saat rehberi dinleyerek şehri tanıyorlar. Şimdi bu turistleri, Afrodisyas'la ilgili bir sınav yapacak olsak, turistlerin ne yapması gerekir?

-Rehberlerin anlattıklarını tekrar etmesi gerekir. 

-İyice netleştirmek için soruyorum, arkeoloğu sınav yapacak olsak?

-Elini kolunu sallayarak sınava gelir hocam.

-İşte senin sınavlardan önce tekrar yapmana yol açan şey, derslere ilişkin bilgiyi, kendine ait bir araştırma sonucu öğrenmemen. Okula bir turist gibi gidip geliyorsun. Acıklı olan şu ki, ben de bir turist rehberi gibiyim. Ben de, size anlattıklarımı üniversitede turist gibi öğrendim, çok tekrarlayarak sonunda turist rehberi modelinde öğretmen oldum.

-Peki hocam ne yapmalıyız?

-Sanırım, hepimiz öğrenilecekler karşısında turistlikten çıkarak, kendi yaşamlarımızda birer arkeoloğa dönüşmeliyiz. Arkeolog örneğine dikkat edecek olursan, arkeolog hayatını bir öğrenci olarak geçiriyor; bir öğretmen ise "öğretmen" olarak. Sanırım, benim ihtiyaç duyduğum şey, öğrencilerimin "öğrenme ortağı"na dönüşmem. Yani sürekli arkeolojik kazılar yapar gibi birlikte ekip olarak araştırmalıyız. Bir arkeoloğu geceli gündüzlü çalışmaya yönelten şey, onun duyduğu öğrenme heyecanıdır. Eğer ben bir konuyu öğrenme ya da keşfetme konusunda heyecan duysam, yani öğretme tavrından vazgeçip sizinle birlikte bir ekip olarak araştırma yapıyor olsam, tahmin ediyorum sizin de tavrınız olumlu yönde değişirdi.

-Hocam ama, bir arkeolog da turist gibi yetişmez mi, kazı yapacak uzmanlığa gelinceye kadar o da okuldan bilgi almıyor mu ya da kazıyı yaparken başkalarının hazırladığı kaynaklara bakmıyor mu?

-Elbette bakıyor; ama bir farkla o kendi kafasındaki soruların cevabını bulmak için bakıyor. Diğer bir deyişle, kazı bölgesinde toprağı kazarak taşları, sütunları bulurken, kütüphanede de kitapları kazarak bilgiye erişiyor. Birileri sınav yapacağı için değil, kendi merak ettiği için öğreniyor. 

-Peki, okuldan diyelim ki, arkeoloji bölümünden mezun olması, turistik bilgi alması sayılmaz mı? 

-Bir ölçüde evet, bir ölçüde hayır. Arkeoloji bölümünden mezun olan herkes arkeolog olmaz. Tahmin ediyorum, okulda arkeoloji projelerine hocalarının öğrenme ortağı olarak katılan az sayıda genç arkeolog oluyor; turistik ezber yaparak mezun olanlarsa, yaşamlarına turist olarak devam ediyorlar.

-Peki öğretmenim, benim bir öğrenci olarak arkeoloğa dönüşmem neye bağlı? 

-Sanırım, benim her dersi size bir kazı projesine dönüştürebilmeme bağlı. Sahi, neden öyle yapmıyorum?!!

Öğrenmenin Üç Seviyesi

İnsanlar, problemleri üç seviyede çözerler. Birinci seviyede sadece problemi çözerler ya da problemin belirtisini ortadan kaldırırlar. İkinci seviyeye çıkmayı başaracak olurlarsa, problemin kök nedenini bulur ve onu ortadan kaldırırlar; olasılıkla bir kural değişikliği yaparlar. Üçüncü seviyede ise söz konusu probleme yaklaşımlarını gözden geçirirler ve söz konusu probleme olan yaklaşımlarının başka hangi alanlarda yaygın olduğunu ve soruna yol açtığını araştırıp bu konuda harekete geçerler. 

Bunun ne önemi var diye düşünebilirsiniz. İnsanlar, genellikle problemleri birinci seviyede çözerler; böylece o problemler sürekli tekrar ederler ve insanların yaşamları problemden geçilmez. 

Örneğin, Ali grip olursa, doktora gider ve ilaç alır. Bu ‘birinci seviyede öğrenme’dir. “Hasta olursam, doktora gider, ilaç alır ve iyileşirim.” ‘İkinci seviyede öğrenme’ ise şöyledir: “Beni grip yapan neden nedir?” “Ben ince giyiniyorum; onun için çabuk hasta oluyorum.” “Öyleyse bundan sonra hava koşullarına uygun giyineyim.” ‘İkinci seviyede öğrenme’de, insan problemin nedenini araştırır ve kalıcı bir çözüm alır. 

‘Üçüncü seviyede öğrenme’de ise, probleme olan yaklaşım gözden geçirilir. Sorunu yaratan anlayışını ve sorunu çözme yaklaşımını. “Ben niçin ince giyiniyorum?” “Çünkü gençler üşümez diye bir genellemem var.” “Bu doğru olmayan bir genelleme, uygun giyinmeyen gençler üşüyebilirler de terleyebilirler de...” ve şimdi esas soru: “Peki, acaba aklımdaki hangi başka genellemeler, farkında olmadan birçok soruna yol açıyor?” 

Ali’nin hem kafasının içinde dolaşalım; hem de sorunlarını yine üç aşama açısından inceleyelim. Ali, matematikten zayıf alır. Anne, babası ona öğretmen tutar ve Ali’nin sınıfını geçmesini sağlar (Birinci seviyede öğrenme). Ali, neden matematikten zayıf alıyor? Çünkü, Ali’nin matematik hocası, farklı bir oturma düzeni uyguluyor. Matematik dersinde Ali, en arka sırada oturuyor ve tahtayı göremiyor; çünkü gözleri bozuk. Öyleyse Ali, göz doktoruna gitsin (İkinci seviyede öğrenme). 

“Ali’nin gözleri bozuk, niçin bozuk?” “Çünkü Ali, evde televizyonu yakından izliyor.” “Niçin, yakından izliyor; çünkü evin yerleşim düzeni bozuk.” “Hımmm... Öyleyse, evin yerleşim düzeni başka sorunlara da yol açıyordur.” “Acaba evin yerleşim düzenini nasıl değiştirirsek, yaşamımızdan birçok sorunu çıkarabiliriz.” (Üçüncü seviyede öğrenme) 

Üçüncü seviyede öğrenmenin bir boyutu da, sorun çözme yaklaşımını gözden geçirmektir. Yukarıdaki sorunlara benzeyen birçok sorunu çözme yaklaşımımızdaki temel model, yangın söndürme yaklaşımıdır. Yangın çıkar ve biz onu söndürmeye çalışırız. Hasta oluruz ve ilaç alırız. Sınıfta kalırız ve ders alırız. Arabayı çarpar, tamire götürürüz. Evde bir şeyi kaybederiz ve ararız. Eşimizle kavga eder, barışmaya çalışırız. Yemek yerken üstümüze döker ve temizlemeye çalışırız. Fazla kilo alır, onları vermeye çalışırız. Çocuğumuz evi terk etmeye karar verir; onu durdurmak için ikna edici konuşmalar yapmaya başlarız. 

Birinci seviyede öğrenme ile çözdüğümüz binlerce problem söz konusu olabilir. Üçüncü seviyede öğrenme, bir sorunun kök nedenin başka alanlardaki yansımalarını da önlemeye çalışmakla birlikte, bir taraftan da sorunlara çözüm getirme yaklaşımımızı da sorgular. Örneğin, çocuğumuz evi terk ediyorsa ve biz ona “gitme evladım, her şey düzelecek” diyerek problemi çözmeye çalışıyorsak niye böyle diyoruz da, başka türlü bir eylem yaparak problemi çözmeye çalışmıyoruz? Bizi bu problemi bu şekilde çözmeye iten ne? 

Nickeledeon isimli çocuk kanalındaki Küçük Bill isimli çizgi dizide, Küçük Bill evi terk etmeye kalkınca, anne hiç karşı çıkmıyor. Anne, baba ve kardeşi de bavullarını hazırlıyorlar ve Bill’e diyorlar ki: “Biz de evi terk ediyoruz.” Çocuk şaşırıyor ve evi terk etmeyi anlamsız bularak evde kalmaya karar veriyor. Küçük Bill’in ailesi problemi bu türlü çözmeyi akıl edebilirken, biz niçin sadece klasik ikna konuşması yapıyoruz? 

İşte üçüncü seviyede öğrenmenin bir boyutu da, problemi çözme yaklaşımımızın arka planını araştırmak ve bu zihniyeti değiştirmektir. 

Türkiye’de yaygın olarak birinci seviyede öğrenmeye dayalı bir problem çözme yaklaşımı kullanıyoruz; dolayısıyla çevremiz sorundan geçilmiyor. 

Uygar bir toplum olmak, sorunları üçüncü seviyede öğrenmede çözmek demektir. 

 

VERİMLİ DERS ÇALIŞMA YOLLARI

ÇALIŞMA ORTAMINA İLİŞKİN DÜZENLEMELER
* Çalışma odası mümkün olduğunca fazla sıcak ve ya soğuk olmamalıdır.
* Çalışma odası düzenli olarak havalandırılmalı ve sessiz olmalıdır.
* Çalışma masası ve yüksekliği çalışan kişinin boyuna uygun olmalıdır.
* Ders çalışırken müzik televizyon vs dinlenmemelidir.
* Ders çalışma ortamında, dikkatin dağılmasına yol açacak resim, afiş gibi malzemeler olmamalıdır,
* Çalışma masası ders faaliyetinin dışında kullanılmamalıdır.
* Çalışmaya başlamadan önce, çalışma sırasında gerekli olacak bütün malzemenin el altında bulunması, dikkatin dağılmaması açısından önemlidir.

ZİHNİN DAĞILMASINI ÖNLEME
* Zihnin dağılması herkesin karşılaştığı bir durumdur. Buna yol açan sebepler içten ve dıştan gelir.
* Zihnin dağılmasına yol açan iç sebepler; hayal kurmak ve endişe etmektir.
*Hayal kurmaya başladığınızı fark ederseniz ya hayal kurmayı kendinize ödül olarak vererek, bunu dinlenme aralığınıza erteleyin yada hayalinizi kurmaya devam edin ve tamamlayınca da dersinize dönün.
* Hayalinizi bir türlü bitiremiyorsanız kalkıp dolaşın veya hafif fizik egzersizi yapın.
* Zihnin dağılmasına yol açan dışsal sebepler; odada asılı posterler,yatarak ders çalışmak, müzik dinlemek, televizyon izlemek, bir şeyler atıştırmak ve gezinmektir.

AMAÇLARIN VE ÖNCELİKLERİN BELİRLENMESİ
* Zamanı kontrol etmek hayatı kontrol etmektir.
* Başarılı olabilmek için enerjinizi, günlük olayların peşinde harcayarak geçirmek değil,amaçlarınız doğrultusunda kullanmak önemlidir.
* Zamanı öncelikleriniz  doğrultusunda kullanabilmek için uzun,orta ve kısa dönemli amaçlarınızın belirlenmesi gerekir.(Örnek; kısa dönemli amaç;okul derslerinde başarılı olmak, orta dönemli amaç;lise diploması almak,uzun dönemli amaç;üniversiteye girmek.)
* Listenin en üstünde yer alan hayat amacınızı büyük harflerle bir kartona yazıp,çalışma masanıza asın. Bu daha iyi motive olmanızı sağlayacaktır.
* Bir çok amacı bir arada gerçekleştirmek kolay değildir. Bu nedenle seçim yapıp en önemli ve kendinizi en güçlü hissettiğiniz amaca yönlendirin.
* Amacınızı gerçekleştirmek için her gün belli bir süre ayırın ve bu süreye kesinlikle uyun.

ZAMANI DÜZENLEMEK VE PROGRAM YAPMAK
* Zamanın etkili bir şekilde kullanılması günlük programın düzenlenmesiyle mümkündür,
* Zamanı iyi kullanmak için geçmişte zamanın nasıl ziyan edildiğinin bilinmesi gerekmektedir.
* En iyi ders çalışma  yöntemi;çalışmak,tekrarlamak ve dinlemektir.
* Zaman tasarrufu için televizyon uzak durun ve programlarda seçici olun.
* Boş geçen her süreyi tekrar yaparak geçirin,

ÇALIŞMA VE TEKRAR PROGRAMI
* İnsan öğrendiğini çok hızlı unutur.
* Başta ve sonda öğrenilen daha çok akılda kalır.
* Uzun bir listeyi öğrenmeye çalışmak yerine, listeyi daha küçük parçalara bölerek öğrenmek daha kolaydır.
* Yapılacak çalışmada en iyi verimi almak için öğrenmeyi 20-40 dakikalık aralıklara ayırmak gerekmektedir.
* Problem çözerken çözüme ulaşıncaya kadar ara vermemek gerekir.
* 20-40 dakika arası ders çalıştıktan sonra 10 dakika tekrar yapmak gerekir,
* Her çalışma aralığı sonunda 10 dakika dinlenmek gerekmektedir,
* Hiç tekrar yapılmazsa öğrenilenlerin % 80’i unutulur,
* Notların tekrar yazılması ve ya çalıştıktan sonra notların tekrar,hızla gözden geçirilmesi,hatırlamayı pekiştirir,
* Öğrenilenlerin düzenli aralıklarla tekrarlanması gerekir,
* Gece yatmadan önce gün içinde öğrenilenlerin 10 dakika süreyle hızlı bir şekilde tekrarlanması,sabah kalkınca da gözden geçirilmesi bilgiyi pekiştirir.

ETKİN DİNLEME
* Konuyla ilgili ön okuma yapın.
* Sorular çıkarın,konunun fikirleri üzerinde yorum yapın,
* Hızlı okuma yavaş okumadan daha iyi anlaşılır. Bu nedenle  hızlı okumaya çalışın,
* Dudakları kıpırdatarak okuma, okumanın hızını düşürür. Yapılması gereken kelime gruplarını okuyacak şekilde dikkati toplamaktır.

ÖĞRENMEK İÇİN OKUMA (ETKİN OKUMA)
* İzleme, sorma,okuma anlatma ve tekrarlama basamaklarından meydana gelmektedir.
* İzle; genel fikir edinme ve anafikri anlamak için bölüme 3-4 dakika göz atmaktır.
* Sor; bölümün hangi amaçla okunacağı konusunda sorular hazırlamak ve neleri öğrenmek istediğinizi belirlemektir.
* Oku; hazırlanmış sorulara cevap alacak şekilde okumaktır.
* Anlat; sadece notlara bakarak önemli noktaları anlatmaktır.
* Tekrarla; bütünüyle hafızadan yapılan tekrarlar 4-5 dakika sürer.

Unutmamak gerekir ki  öğrenmek için ders başında çok vakit geçirmek değil, çok sayıda tekrar yapmak gerekir.

 

Hafızanızı güçlendirecek öneriler

Yaşlılıkla birlikte hafızanın zayıfladığı biliniyor. Ancak uzmanlar alınacak önlemlerle hafızanın zayıflamasının geciktirilebileceğini belirtiyor.

Vücudun bütün organları gibi beyin de sağlıklı bir şekilde gelişmek için egzersiz, vitamin ve mineral içeren besin maddelerine ihtiyaç duyuyor. Hafızayı kuvvetlendirmek için beyne ihtiyaç duyduğu malzemelerin sağlanması gerekiyor. Hafızayı güçlendirdiği bilimsel yolla kanıtlanan besin maddeleri ve yöntemleri daha yakından tanıyalım:

1. Soya: Soyadaki doğal östrojen hafızayı hem kuvvetlendiriyor hem kıvraklaştırıyor.

2. Hafıza mineralleri: Vücutta demir ve çinko azlığı, belleği zayıflatıyor, çünkü azalan hemoglobin nedeniyle beyne yeterince oksijen taşınmıyor.

3. Kahve: Kafein zihin performansını, hafıza ve konsantrasyonu artırıyor.

4. Zihin egzersizi: Zihnini aktif tutanlarda bellek daha kuvvetli.

5. Vücut egzersizi: Haftada üç kez yarım saatlik egzersiz, hafızayı zayıflatan stresi azaltıyor.

6. Sakız çiğnemek: Sakız çiğnerken beynin ‘hippocampus’ bölümü daha iyi çalışıyor.

7. Gingko Biloba: Aynı adlı ağaçtan elde edilen madde, damarları açıp beyne daha fazla oksijen taşıyor.

8. Yağlı balık eti: Haftada üç kez yağlı balık veya üç gün 330 mg. balık yağı hapı, hafızayı güçlendirecek ‘Omega 3’ yağ asitlerini almanız için yeterli.

9. Adaçayı: Zihin yorgunluğu için en iyi çare. Adaçayı familyasından limonun yağından elde edilen esansın da konsantrasyonu arttırdığı keşfedilmiş.

10. B vitamini: Beyni serbest radikallerden koruyup beyne daha fazla oksijen gelmesini sağladığı için Niacin, B3, B13 vitaminleri bellek için çok önemli.

 

 

 

Sınava Girmeden 1 Hafta Önce

  • Sınav sözcüğünün sizde yarattığı olumsuz ve kötü çağrışımların yerine,  sınavın sadece bir değerlendirme yöntemi olduğunu ve başarısızlığınızın hayatınızın sonu olmadığını düşünün.
  • Bu hafta geçmiş konulara dair tekrar ve deneme sınavları yapın fakat son üç gün mutlaka çalışmayı bırakın.
  • Bu hafta boyunca yediklerinize dikkat edin, enerji veren sizi zinde tutacak yiyecekler tüketin fakat bunu yaparken hiç yemediğiniz veya sevmediğiniz yiyecekleri tüketmeyin.
  • Mümkünse alkolden uzak durun.
  • Sınav günü zinde olmanızı sağlayacak uyku düzeninizi önceden oluşturun.Son hafta günde ortalama 8 saat uyuyun.
  • Fazla yorucu olmayan egzersizler, derin ve dinlendirici nefes açma hareketleri yapın.
  • Bu dönemde heyecanlı ve gergin olmanız normaldir.Unutmayın ki bu heyecan ve gerginlik sadece sizde değil sınava giren tüm öğrencilerde vardır.
  • Sınav yerini gidip görün, mümkünse orda birkaç soru çözün.
  • Sınavdan önceki günü sevdiğiniz kişilerle, mümkünse açık havada  geçirin.

Sınav Günü

  • Önceden ayarladığınız saatte kalkın.
  • Mümkünse ılık bir duş alın.
  • Her zaman yaptığınız gibi bir kahvaltı yapın. Alışık olmadığınız yiyecekler tüketmeyin. Çok fazla çikolata yemeyin.
  • Eğer sabahları kahvaltı yapma alışkanlığınız yok ise kendinizi kahvaltı yapmak için zorlamayın. Hafif  bir şeyler atıştırın.
  • Bir parça çikolata yiyin.
  • Kendinizi rahat hissettiğiniz kıyafetler giyin.
  • Eğer marka giyinince kendinizi rahat hissettiğinizi düşünüyorsanız marka giyinin.
  • Daha önceden ayarladığınız evrakları yanınıza alın.
  • Trafik riskini de düşünerek yola erken çıkın.
  • Evden çıkmadan evrakları tekrar kontrol edin.
  • Yanınıza su, şeker, kolonyalı mendil alın.   
  • Sınavda gerekli olacak iki adet yumuşak uçlu kurşun kalem, yumuşak ve kaliteli bir silgi, kalemtıraş yada yeterince kurşun kalem ucu, saat almayı unutmayın.
  • “Lavabo” ihtiyacınızı sınavdan önce mutlaka giderin.

Sınav Anı

  • Sınav salonuna girdikten sonra öncelikle soğukkanlı olunuz, telaşlanmanıza gerek yoktur.
  • Sınavda gerekli olan eşyalarınızı sıranızın üzerine yerleştiriniz. Dökülebilecek gıda maddelerine dikkat ediniz.
  • Kimlik kontrolü sırasında vakit kaybetmemek için kimliğinizi masanın üzerine bırakınız.
  • Bildiğiniz sorulardan başlayın.
  • Her sorunun bir süresi olduğunu düşünerek soruyla inatlaşmayın.
  • Soruları ve işaretlediğiniz yeri kontrol edin böylelikle kaydırma riskini azaltırsınız.
  • Cevap anahtarını asla buruşturmayın.
  • Sınavda süre bitene kadar bekleyin, zamanınız artarsa cevaplarınızı

Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol